Geçen gün Kürt erkeklerinin inanılmaz derecede iyi sevişmesi başlıklı güzide bir troll eseri gördüm, altında da cuk diye oturmuş bir cevap:. Önce keh keh diye güldüm, sonra mizah ve ırkçılık hakkında hmmm hmmm diye düşündüm. Düşüncelerim Haiti Bağımsızlık Devrimi 'ne gelince dedim ulan dur, bu kadar yeter, daha da delirmeden şunları yazayım. Mizahın işleviyle başlayalım. Geçenlerde Donald Trump 'ın, abuk yorumlarından birini "sadece şakaydı" diye savunması hakkında güzel bir dizi tweet gördüm. You're never "just joking. Mesela Facebook'a fırtınalı bir deniz resmi koyup, altına "the sea was angry that day, my friends" yazarsam, Seinfeld göndermesi üstünden bir kimlik yaratırım. Bu resmi beğenenler de "ben de senin gibi biriyim, Seks Delisi Frnsız Twi pop kültürünün cool tarafına hakimim" demiş ve bu Seks Delisi Frnsız Twi paylaşmış olurlar. Bunlar bilinçli şekilde yapılmaz elbette ama mizahın etkisi budur. Her şaka sonucu, "benim grubum nedir" in-group"diğerleri kimdir" out-group ve "grubum içindeki yerim neresidir" sorularına cevaplar alırız. Özellikle hassas konulardaki şakalar, bu grupların sınırlarını belirler ve kırılma noktası oluştururlar. Mesela Charlie Hebdo karikatürleri, dandik New York Times karikatürlerine kıyasla daha keskin sınırlar belirler. In-group için zaten bir savunma gerekmez. Savunma gerekmediği ölçüde, insanlar o gruba bağlanır. Grup içinde herhangi bir özür ve açıklama gerektirmeyen fikirler, içselleştirilmiş olurlar. Ve daha sonraları kabul görmesi olası şakalar kümesini etkilerler. Kısacası, grup kimliği dinamiktir. Tabii bu "kurallar" katı değiller. Mizah epey karmaşık bir konu, çünkü insanın grup ilişkileri de karmaşık. Tek bir gruba üye değiliz. Konuya bağlı olarak, bazen aynı anda zıt kamplardayız, bazense içiçe geçmiş gruplarda. Örneğin sarkastik ırkçı mizah South Park gibi liberalleri kenetlendirir "işte bu sağcılar aynen bu kadar salaklar, biz bunlardan daha iyiyiz". Fakat bunun sarkazm olduğunu fazla belli etmeden yapmak, bu grup içinde ayrı bir klik oluşturur "biz politik doğruculuk delisi liberallerden değiliz, ince görüyoruz". Yani mizahın tipi ve derecesi grup içindeki yerinizi oynatıyor. Sarkazmı bir adım ileri götürüp, bunu sadece grup kenetlenmesi için değil, zıt bir grubu dağıtmak için kullanmak da mümkün. Yine Hebdo'dan örnek vereyim: Aşırı sağcı bir politikacı Facebook hesabından, Adalet Bakanı olan zenci kadının maymunumsu bir karikatürünü paylaşıyor. Hatta yetmiyor, " bu kadın hükümette olacağına ağaçlardan sallanıyor olmalı " diyor Bu hıyarı sonra hapse attılar. Hebdo, bu maymun karikatürünü kullanarak, aşırı sağcılara yönelik bir kampanya posteri hazırlamıştı. Bu örnekteki "işte bu sağcılar aynen bu kadar salaklar" imasının ana işlevi, normalde o posteri haklı bulma ihtimali olan sağcıları gruplaştırmamak. Bir nevi "pre-emptive saldırı". İşin iyice ironik kısmı sarkazmın ironisine ne denir acaba? Birden fazla seviyede işleyen bir espri bu. İlk seviye "Kürtlerin eşek sikmeleri" stereotipine oynuyor. Stereotip ler, insan doğasının bir parçası. Genelleme yapmadan, örüntüler kurmadan patterndış dünyadan gelen bunca veriyi işlemenin imkanı yok. Fakat bir bilgisayar olmadığımız için, evrimin bazı cilveleri sonucu aşırı stereotipleştirmeye meyilliyiz mesela base rate fallacy favori "cilvelerimden". Bu meyillerin hepsine ırkçılık demek manasız ve tembelce, çünkü o zaman her şey ırkçılık olur ve bu etiketin bir değeri kalmaz. Her ırkçılık en az bir stereotipe dayanır ama her stereotip aynı derecede yanlış ve zararlı değil. Mesela bir Amerikalının, Kanadalıların pasifizmiyle dalga geçmesi epey masum. Bunun işleyeceği bir grup dinamiği neredeyse yok, Kanadalılar bile gülüyor. Öte yandan Fransızların pasifizmiyle dalga geçmeleri biraz daha ciddi. Bir kere bunun tarihsel bir boyutu var 2.
Ağlıyordu Carla. Oklavayı aldırma gene elime benim! Kötü bir karate filmi oynuyordu. Derken birisi ansızın denize sıçrar, ağı atar, çevirir, bir dolu balığı çekerdi. Tek bir gruba üye değiliz.
Fotoğraflar
Fransa'nın Lyon kentinde yaşayan genç sanatçı. Dönem dönem 'Jules Verne bunu yıl önce yazmıştı. Wife bukkake ücretsiz Porno Videoları Hemen izleyebileceğin ateşli seks sahneleri olan bolca porno filmini keşfet. Fransız bilimkurgu yazarının pek çok kitabını okumuş ya da duymuşsunuzdur bugüne kadar. Sanatçının "ARCHE" başlığını taşıyan sergisi, Göztepe'de bulunan. Türkiye'deki ilk sergisini de Kadıköy'de açtı. Dördüncü yılın ilk sayısı ise “yolda olma” ka- rarlılığı anlamına geliyor. Yitiksöz, on dokuzuncu sayısıyla üçüncü yılını ardında bırakıyor.Gün akşama dönerken, çukurlar kararırken yapılan ürkütücü işlerdi bunlar. Bir Yunan adasına çekilmiş, hayallerinin kırgınlığı içindeki Oxford mezununun gizemli öyküsü. Maşallah büyümüş, kocaman delikanlı olmuş. Biz anlamıyoruz sanıyor. Kürtlere gönderme yaparken, aynı zamanda trolün kendisine "itirafçı eşek" diyor. İnsanın huyu işte; kriz çıktığı an eski mutlu günlerini hatırlama dürtüsü devreye giriveriyor. Yüzünü neden hayal edemiyorum? Velhasıl, parlak çağ bence o dönemdir. O dönemde çok fazla talep olmadığı için, üç ya da dört devre iki ay yapılırdı. Bir sergiyi görmek için, bilhassa sanat fuarlarına, festivallere katılmak maksadıyla yurtdışına gitmeyi görev edinenlerimiz oldu. Saat kaç oldu? Dolayısıyla "sadece şakanın" etrafında anında mevziler oluşuyor. Yeniyetme aklınla kim bilir kime itiraz etmek isterdin. Yakın tarihimizdeki güneşli günlerin izini arşivlerde sürdük ve sayfiye maceramızın son 50 yılını siyaset bilimci Tanıl Bora ile antropolog Prof. Ben de onun için. Üniversite sınav sonucunun gelmesini bekliyorum. Gelseydi onunla ilgilenmek mecburiyetinde kalacaktım. Bundan iyi kısmet de bulunmaz. Ocağın başına çömelir, ucu alevli odunları ocaktan çekerdi. İsteyeni çoktur herhalde! Çok içine kapanık, sessiz, ağırbaşlı benim oğlum. Bunu başlatan süreç, sonrası bu ülkede serbest piyasa ekonomisinin ve giderek de tüketim kültürünün önünün açılmasıyla oldu. Peki ya sen diyordu? Birden fazla seviyede işleyen bir espri bu. Kötü bir karate filmi oynuyordu. Bence burası halen keşfedilmeyi bekleyen bir hazine.